26 Ekim 2012 Cuma

Tencere Böreği


Bir süredir dolapta beklemekte olan yufkalarıma bir hal çare bulmak gerekiyordu. Ben de haliyle onlardan börek yapmaya karar verdim. Yufkaları marketten, o poşetli olanlarından almıştım. Lakin bunların dokununca paramparça olan cinsten olduklarını tahmin etmemiştim. O yüzden sarılan bir börek için çok uygun olmadı. Aklıma tencere böreği yapmaktan başka bir şey de gelmedi, Yufotto da bir yere kadar yani.

Tencere böreğini annem yapardı hep. Aksu böreği derdik, çünkü Aksu çelik tencerede yapardı ve tarifi Aksu tencerelerin yanında çıkan yemek kitabında vardı. Benim öyle çelik tencerem yok, yani aslında çelik tencerem var da moderen kadın olacağım diye bombeli sevimli olanlardan almıştım. Bu börek hayatta dönmez onun içinde! Haliyle teflon tencere böreği olacak, şansına küssün...

Dolapta yufka var tamam da esas sorun içine koyacak nelerimin olduğu... Maydanoz var ama peynir yok, kıyma var ama soğan yok.. Eh elde ne varsa çıktı işte bir şeyler. Buyrun teflon böreğime!

İçi için:
150 gr donuk kıyma
1 avuç kavanozdaki dilimlenmiş mantarlardan
1/2 kırmızı biber
1 avuç maydanoz
1 sıkım Bibercik biber salçası
Tuz, karabiber, köri

Arası için:
1 yumurta
1 çorba kaşığı yoğurt
1/3 çay bardağı sıvı yağ
Bir miktar su

Çevresi için:
Yufka, işte o da olduğu kadar



Önce içini hazırladım tabiki. Buzlukta bulduğum ve inşallah bozulmamıştır diye umduğum bir top kıymayı mikrodalgada çözdürdüm. Lakin mikrodalgada bir şeyler çözdürürken bir kısmının pişmesine uyuz oluyorum. Bu sorun benden mi kaynaklanıyor yoksa genel bir sorun mudur bilmiyorum. Ama nefret ediyorum. Ardından kırmızı biberin yarısını boyuna dörde bölüp, enine küçük küçük doğradıktan sonra hafif yağlanmış, yağı ısıtılmış tavada biraz yumuşayana kadar döndürdüm. Bu kısmını tavayı sallayarak yapıyorum çok havalı oluyor. Ardından kıymalar, kıymalar kavrulunca bir avuç dilimlenmiş mantar, ardından tuz, karabiber, köri (kimyonu bulamadım, ne var??)... Hepsi pişince bir avuç koparılmış maydanozu yıkadıktan sonra makasla üzerine doğradım. Karıştırdım. Bitti.

Sonra arasını hazırladım. Bir kaseye yağ, yoğurt, yumurta ve suyu koyup çırptım. Bu kısmı bu kadar.

Gelelim teflon tencereye... Tencereyi bi güzel yağladım. Kenarları tencereden dışarı taşacak şekilde (kenarlarını daha sonra üstüne kıvıracağız) ilk kat yufkamı mümkün olan en büyük parçalardan serdim. Sonra yumurtalı inşaat harcını sürdüm, sonra biraz daha parçalanmış yufka, bir kat harç, bir kat parçalanmış yufka. Sonra kıymalı için yarısı, sonra yufka, harç, yufka, harç, yufka, harç, yufka, kalan iç, yufka, harç, yufka, harç, yufka, harç.. (yufka hep 3 kat saymayın boşuna) Sonra kenarlarda bıraktıklarımızı kıvırıp harç ile yapıştırdım, kalan yerlere de üzerinde hiç açık harç kalmayacak şekilde yufka parçaları yapıştırdım. Kapağını da kapattım, ocağın üstüne koydum. Kısık ateşte benimkinin bu yüzü 25 dakika da kızardı.

Ters yüz vakti, ben hokus pokus diyorum. İşte burası zor. Tencereyi ters çevirip böreği kapağa alıyoruz. Sonra onun üstüne tepsi ya da başka kapak kapatıp bir daha ters çeviriyoruz. Hop pişmemiş yüzü üstte! Üstüne bu sefer tencereyi kapatıyoruz, bir daha ters çevirip ocağa oturtuyoruz! 10 dakikada bu yüzü pişince afiyet şeker olsun!

Yufotto!


Yufotto börek yapmaya çalışırken kalan malzemelerden uydurduğum, mutlaka birileri bir şeye bu adı vermiştir diye tahmin ettiğim bir şey ama varsa da ben ne olduğunu bilmiyorum. Yığınla aldığım böreklik yufka sürekli paralandığından yufotto'yu önceden anlatayım dedim. Sanırım önümüzdeki günlerde sürekli yiyeceğim çünkü.

Yufotto
1 kişilik, kolaydan da öte

1 yumurta
1 çorba kaşığı yoğurt
1/5 çay bardağı sıvı yağ (böyle deyince daha profesyonel duruyor)
Aldığı kadar paralanmış yufka
Tuz, karabiber

Yufkalar hariç bütün malzeme birlikte çırpılır. İçine yufkalar didiklenir. Didiklenir karıştırılır, didiklenir karıştırılır... Artık yufkaların ıslanmayacağına kanaat getirildiğinde yufka eklemek bırakılır. Sonra yağsız büyük tavaya omlet gibi yayılır (çok kalın olmasın). Önlü arkalı pişirilir.

Afiyet olsun!

Bir Bulgur Köftesi Hikayesi


1. Bölüm: Her yeni yemek denemesinden önce anneye tarif sormak gerekmez!

Sevgili Blog,

Bildiğin üzere bugün bulgur köftesi yapmaya karar verdim. Yoo annem yapmazdı, daha önce yapmışlığım da yok. Hatta eve ilk defa bulgur aldım biliyorsun. Sabahtan beri tarif bakınıyorum. En sonunda bulduğum bütün tarifleri ucuca ekleyip bölerek çıkardığım sonuç, bulgur ve tuzu karıştırıp üzerini 1 parmak geçecek kadar su ekleyip, 15 dakika sonra bulgur kadar un ekleyip bir hamur elde etmek oldu. Daha sonra bu hamurdan fındık büyüklüğünde topçuklar yapılacak ve 15 dakika kaynar su da pişirilecek... Üzerine sarımsaklı yoğurt, onun üzerine kırmızı yağ... Oldukça kolay görünüyor.

Tariflerin 4 kişilik ailelerin eli bol anneleri için olduğunu hesaplayarak, kendime göresini yarım bardak bulgurdan yapmaya karar verdim. Çünkü annemin bulgurların suyu yiyince iki katına çıktıklarına dair bazı hikayeler anlattığını hatırlar gibiyim. Yoksa yanılıyor muyum?


2. Bölüm: Bulgur ve tuz karışımı nasıl ayrıştırılır?

Bulgur, tuz, su... bu kısım kolay gibi.. En azından bulguru tasa dökmek kolay... Aaa tuz bitmiş! (Bu cümleyi dün de kurup, makarnayı az öğütülmüş deniz tuzuyla yaptı) Neyse tuzlukta var biraz. Suyu dökmeye başlayınca gördüm ki, su dökülürken bu bulgurlar kalkıyor! Ee suyun 1 parmak geçtiğini bu bulgur dalgalarından nasıl anlayacağım ben!?! Gözüme 1 parmak gibi görünen bir yükseklikte su dökme işini bıraktım. Bu 15 dakikada da makyajımı temizlerim. (Su çok mu oldu ne? Bir de bu bulgurları önceden ayıklamak lazımdı galiba ama neyse dikkatli yerim artık...)


3. Bölüm: Aaa kocaman olmuş bunlar!

15 dakika geçti... Artık şu bulgurlara bakayım. Yaşasın şişmişler!

Besmeleyi çekip ellerime de eldivenlerimi takıp (aa ojelerimi hayatta bozamam!) undan bir bardak.. Hmmm buna kimyon konur mu? Konur bence.. Yok bu karabiber.. Olsun ikisinde de koyayım! Evet şimdi un... Yoğurmaya başladım.. Ama bu sıcak! Tariflerden birinde arada elinizi ıslatarak yoğurun diye bu yüzden mi diyordu? Bildiğin sıcak bu! Ee yoğuruyorum da bebek maması gibi bir şey bu sulu sulu? Hamur suluysa un eklemek lazımdı.. Biraz daha un... Eee ama hala sulu? Un? Suluu? Eh hala cıvık vılıvık bir şey bu ve hala yapışıyor! Fakat bu kadar yeter artık...

Herhalde doğası bu..


4. Bölüm: Fındık büyüklüğünde yuvarlak toplar

Hamurumuzdan fındık büyüklüğünde parçalar koparıp... Fındık dedim kayısı değil... Bu da ceviz oldu.. Ee fındık olmuyo bu? Abartmışlardır canım fındık diyerek, o kadar küçük olmuyo valla.. En fazla yarım ceviz oluyor... Hem daha da küçülürlerse bitmez bu top yapma işi! Neysem topçuları yapmaya çalıştım ama şekilleri pek topçuk olmadı. Aslında pek şekilleri olmadı diyebilirim. Lakin bu melun bir hamur ve sürekli elime yapışıyor. Su kaynamadı mı daha? Evet su da kaynamış (Bu evde sular hep geç kaynıyor, farkındasın değil mi blog?) 15 dakika kaynama süresinde de 3 günlük bulaşık vardı onları yıkayayım bari... Nasılsa sarımsak yemiyorum, dünden de salçalı yağ vardı aksesuarlarla uğraşmayacağım. Buzdolabına koymamıştım ama bir günde dışarda bozulacak değil. Zaten ısıtacağım için nasılsa içinde bir şey varsa ölür diye düşünüyorum...


5. Bölüm: Yemek Hazııır!

15 dakika daha geçti (Mutfak saatini kurmuştum!)... Kevgir lazım. Birinci çekmecede yok, ikincide de yook, hah üç! Tamam... Aay biraz daha büyümüş bunlar! Cidden daha mı küçük toplar yapmak lazımdı acep?  Çok bir de sanki bunlar! Neyse bir daha ki sefere daha küçük bir bardağın yarısından yaparım.

Sonuç? 1 tabak tepeleme şekilsiz köftem oldu! Yaşasın!! Yaşasın tabi de tadı nasıl acaba? Aç kalmayalım akşamın bu vakti? Neyse buzlukta köfte olacaktı...


6. Bölüm: Afiyet Olsun!

Evet yoğurtsuz tarafından alıp bir tadına bakayım önce.. E çok bi numarası yok böyle.. Yoğurtlu kısmından bakalım bi de.. Hımm evet bu olmuş! Yoğurt güzel, salça da gayet leziz. Fakat tıknaz olmuş sanki bunlar biraz, sıkı sıkı bi... İri bi de... İşte daha küçük yapacaktım! Ama olmadı napiim?

Ama ellerime sağlık mı? Sağlık valla!!


Dip not: Bir dahaki sefere daha az su koy.
Dip dip not: Annene sor!
Alışveriş notu: Evde bir aydır tuz yok, bi zahmet alıver artık!
Yarım saat sonra notu: Bunlar midemde hala şişmeye devam ediyor!

Ofis Masasından Mutfak Tezgahına...

İlk önce okul bitireceğim derdi, sonra iş bulacağım derdi, sonrada işten vakit ayıramama derdi derken yaş kemale ermeye yaklaşmış, lakin ki ben hala bir evi nasıl çekip çevireceğimi öğrenememişim.

İnternette gezerken görüyorum ki evini çevirmeyi bilenler bloglarında yaptıkları yemekleri, elişlerini paylaşıyorlar. Ben de bir iş kadını olarak yapamadığım yemekleri, bitiremediğim el işlerini koymaya karar verdim! Ayrıca zaman kazanmak için pratik çözümler sunup, profesyonel bir “geek” olarak internetten her şeyin nasıl satın alınabileceği konusunda sırlar vereceğim. Zamansızlıktan evde temizleyemediğimiz çerçöpün faydalı şeylere nasıl dönüştürülebileceği konusu ise tamamen geri dönüşüme saygımdan dolayıdır.

Bu blogda ara ara leyleklere küfredebilir, seyahat yazıları yazıyor olabilirim... "Nedir bu kızın leylek problemi?" derseniz, işte budur: Bir zamanlar hep dört duvar arasında çalışırken "Allahım bana seyahatli bir iş ver, bıktım duvarlara bakmaktan!" diye dua ederdim hep. Sonra leylekler uçtukça, ben de onlarla birlikte uçup durdum. Son günlerde sakin olsalar da, ben uçan leyleklerle o kadar çok haşır neşir oldum ki arkalarından şarkılar bile yazdım. 

Hikayelerdeki tüm yaşananlar ve karakterler gerçektir. Anne, annem; anneanne, anneannem; misafir, tüm misafirlerim; leylek, leylek ve ben de benim. Zamanla araya başka karakterler (temizlikçi abla, bakkalın çırağı, kargo görevlisi...) girebilir, ama bilin ki onlar da gerçekten ordadırlar.

Bu alternatif blog tüm döpyesli iş kadınlarına adanmıştır...